Bazı filmler sadece izlenmez. Yaşanır. Sindirilir. Tartışılır. Geçtiğimiz hafta Berlin Film Festivali’nde prömiyeri yapılan ve daha genel gösterime bile girmeyen bir bilim kurgu filmi, tam da bu etkiyi yarattı. Filmin sonunda izleyiciler tam 7 dakika boyunca ayakta alkışladı — üstelik yalnızca sinemaseverler değil, yapımcılar ve platform temsilcileri de dahil.
İddia büyük: Bu film, Netflix’in bugüne kadarki en iddialı bilim kurgu projesine dönüşebilir. Hatta bazıları, şimdiden “Netflix’in kendi Dune’u” olarak adlandırıyor.
Festivalin en sessiz bombası: Kimse beklemiyordu
Filmin adı hâlâ gizli tutuluyor. Çalışma adı olarak “Project Echo” kullanılıyor. Yönetmeni genç ama yükselen bir yıldız: Ismail Turgut, Türkiye kökenli ama Berlin merkezli bir yönetmen. Film, sessizce gösterime alındı ve kimsenin ilk başta yüksek beklentisi yoktu.
Ancak film bittiğinde, salonun atmosferi değişti. Seyirciler ayağa kalktı. 7 dakika boyunca alkış durmadı. Bazıları gözyaşlarını silemedi. Science fiction için bu nadir bir sahne.
“Bu sadece bir film değil, bir uyarıydı. Distopya değil — mümkün bir gelecek,” diye yazdı Alman eleştirmen Carla Weitz ilk gösterimden sonra.
Neden bu kadar etkiledi?
Film, klasik bilim kurgu kalıplarından uzaklaşıyor. Uzaylılar, ışık hızında savaşlar, dev robotlar yok. Onun yerine:
- İklim krizi sonrası yeryüzünde kalan son şehir
- Zamanın duygusal algı üzerinden kırıldığı bir evren
- Bellek aktarımlarıyla yönetilen toplumsal düzen
Ama asıl vurucu olan: hikâyenin insani tarafı. Sadece geleceği değil, bugünü anlatıyor. Kimliğimizi, hafızamızı, sevgimizi teknolojiyle nasıl takas ettiğimizi sorguluyor.
Ve evet, görsel olarak da etkileyici: Berlin’deki gösterimde birçok izleyici, filmin estetik gücünün Denis Villeneuve’ün Dune’uyla yarışabileceğini söyledi.
Netflix neden peşine düştü?
Netflix’in birkaç yıldır “yeni bilim kurgu destanı” arayışında olduğu biliniyor. “The 3 Body Problem” yüksek beklentiyle girdi ama izlenme rakamları hayal kırıklığıydı. “Rebel Moon” ise görsel olarak güçlü olsa da derinlik açısından eleştirildi.
Project Echo ise şu avantajlara sahip:
- Henüz piyasaya çıkmadan kült statüsü kazandı
- Düşük bütçeyle maksimum etki yarattı
- Uluslararası ve kültürel çeşitlilik taşıyor
- Derin felsefi ve duygusal katmanlara sahip
Netflix’in temsilcileri gösterim sonrası yönetmenle birebir görüşme yaptı. Bazı kaynaklara göre, Netflix sadece yayın haklarını değil, aynı zamanda filmin evrenini genişletmek için dizi ve roman projeleri de teklif etti.
Sadece bir film değil, bir evrenin başlangıcı mı?
İlk filme dair detaylar hâlâ gizli tutuluyor. Ama sızan bilgilere göre, senaryo üçlemenin ilk bölümü olarak yazılmış. Filmin sonunda açık bir devam sinyali veriliyor.
Ismail Turgut ise bu konuda net konuşmuyor ama şu açıklaması dikkat çekti:
“Bu hikâyeyi yazarken tek bir karakteri değil, tüm bir gezegeni düşünerek başladım. Bu bir film değil, bir soru: Biz kim oluyoruz, unutmayı seçtikçe?”
İşte bu yüzden dikkat çeken bir yapım
Bu filmin bu kadar öne çıkmasının birkaç temel nedeni var:
- 7 dakikalık alkış, sadece görsellik için değil, anlattığı fikirler için
- Netflix’in ilgisi, bu projeyi küresel hale getirebilir
- Yönetmenin geçmişi, farklı kültürel referanslarla örülü anlatım
- Bilim kurgu türüne getirdiği felsefi derinlik
- Eleştirmenlerden tam not, seyirciden duygusal tepki
Son yıllarda bilim kurgu çoğu zaman aksiyon ve görsel efekt yarışına dönüştü. Bu film ise sessizliğin, belleğin ve insan ruhunun ne kadar güçlü anlatılabileceğini kanıtlıyor.
Ne zaman izleyebileceğiz?
Henüz kesin bir vizyon tarihi yok. Ancak söylentilere göre Netflix, Ekim 2025’te küresel lansman yapmayı planlıyor. Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkede aynı anda yayına alınması bekleniyor. Türkçe dublaj ve altyazı çalışmaları da şimdiden başlamış.
Bilim kurgu sevenler için 2025 sonbaharı, uzun süredir beklenen o gerçek “yeni nesil” destanı getirebilir. Ve bu kez, sadece göz kamaştırmakla kalmayıp, içimize dokunabilir.