CEİD

Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.

TÜRKİYE'DE KATILIMCI DEMOKRASİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ:
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN İZLENMESİ PROJESİ

Bankamatikler 2027 yılına kadar Türkiye’den tamamen kaybolabilir

Nakitin görünürlüğü hızla azalırken, fiziksel bankacılığın en tanıdık yüzü de dönüşüyor. 2027’ye gelindiğinde, Türkiye’de ATM kullanımının dramatik biçimde gerilemesi ve sahadaki cihazların yalnızca belli noktalarda sembolik düzeyde kalması artık gerçekçi bir senaryo.

Bu olası değişim, yalnızca bir teknoloji güncellemesi değil; ödeme alışkanlıklarının, maliyet dinamiklerinin ve erişim politikasının yeniden yazılması anlamına geliyor. Üstelik bu kayma, hem tüketici konforu hem de finansal kapsayıcılık açısından zorlu sorular doğan bir hızda ilerliyor.

Değişimi hızlandıran itici güçler

Temassız kartlar, QR ödemeler ve anlık transferlerle birlikte, cebe sığan bankacılık deneyimi artık ana akım. Bankalar bakım, nakit ikmali ve güvenlik kalemlerinde yüksek maliyet taşıyan cihaz parklarını gözden geçiriyor. “Üç yıl içinde, ATM başına düşen işlem hacmi bugüne göre yarıya inmezse şaşırırım” diyor büyük bir bankanın teknoloji yöneticisi; “mobil kanal, pratiklikte çoktan yarışı kazandı.”

Bu eğrinin bir diğer ucu da perakende tarafı. SoftPOS ve QR çözümleri, esnafın ek donanıma gerek duymadan kabul sistemlerine geçmesini sağlıyor. Nakitin işleme süresi, kayıt dışı riskleri ve para üstü yönetimi gibi friksiyonlar dijitalde yumuşuyor.

Tüketici davranışı nerede duruyor?

Genç kullanıcılar için mobil cüzdanlar hem hızlı hem de güvenli. Olgun kesimde ise alışkanlık inertiası ve fiziksel temas ihtiyacı hala güçlü. Şehir-kır ayrımında, terminal yoğunluğu ve internet kalitesi belirleyici. Pandemi dönemi temassız patlaması, bu değişime kalıcı bir ivme verdi.

Bir tüketici derneği yetkilisi, “Nakit, beklenmedik durumlarda ücretsiz bir yedek plandır” diyerek, erişilebilirlik konusunun altını çiziyor. Dijital konfor artarken, herkes için eşit erişim sağlanması bir kamu yararı başlığı olarak kalıyor.

Bankalar ve fintech’ler nasıl pozisyon alıyor?

Büyük oyuncular, ortak ATM şebekeleri, lokasyon optimizasyonu ve seçici cihaz kaldırmaları ile ilerliyor. Fintech’ler tarafında ise “cash-in/cash-out” noktalarını perakende kasalarıyla eşleyen hibrit modeller öne çıkıyor. Açık bankacılık ve cüzdan altyapıları, işlem maliyetlerini düşürürken sahada daha az donanım gerektiriyor.

“Önümüzdeki dönem, fiziksel makine sayısından çok, kesintisiz erişim sözünün yarıştığı bir dönem” diyor bir fintek kurucusu; “müşteriye ‘her yerde ödeme’ ve ‘istediğin an nakit’ hissini vermek yeterli.”

Bugün ve 2027: Karşılaştırmalı görünüm

Kriter Bugün (2024) 2027 senaryosu (tahmini)
Cihaz adedi ~50–55 bin ≤5–10 bin, yoğun noktalarda
Nakit işlemler payı ~%40 <%15
İşletim maliyeti/işlem yüksek çok düşük (dijital)
Enerji/işlem görece yüksek düşük
Erişim modeli bağımsız ATM’ler paylaşımlı kiosk + kasada “cashback”
Kart/QR payı ~%60 ≥%85

Bu tablo, “sıfıra” değil, daha akıllı ve sınırlı bir altyapıya geçişi tarif ediyor. Kritik havaalanı, AVM, hastane ve nüfus yoğun noktalarında “çekirdek” erişim korunurken, geri kalan ihtiyacı perakende ağları absorbe edebilir.

Riskler: Kırılgan gruplar ve dayanıklılık

Tam dijital bir düzen, yaşlılar, düşük gelir grupları ve göçmenler için engel yaratabilir. Kırsal bölgelerde internet kesintileri ve afet anlarında elektrik bağımlılığı, nakitin “son şans” rolünü önemli kılar. Dijital dolandırıcılık ve kimlik hırsızlığı riski de sürekli eğitim ve çok katmanlı güvenlik gerektirir.

Regülatörlerin “asgarî nakit erişimi” standardı, engelli dostu tasarım ve offline ödeme protokollerini düzenlemesi beklenir. Bankalar için, erişilebilirlik raporlaması ve şeffaf ücret politikaları, güveni pekiştirir.

Yol haritası: Kim ne yapmalı?

  • Bireyler: Dijital hijyeni öğrenip iki aşamalı doğrulamayı açsın; acil durum için küçük bir nakit tamponu bulundursun; çevrimdışı kopya QR kod/IBAN bilgisini saklasın; erişilebilir uygulama ayarlarını kullansın.

Esnaf ve kurumlar için “kasada cashback” kurgusu, sahadaki ihtiyacı şebekeye yayar. Belediyeler, kent kioskları üzerinden çok işlevli ödeme ve sınırlı nakit hizmetlerini konsolide edebilir. Bankalar, ortak operasyon ve cihaz paylaşımıyla maliyeti düşürürken, erişim standartlarını birlikte yükseltebilir.

Ufukta beliren yeni denge

Görünen o ki, nakde erişim bir “yer” değil, bir “hizmet” olacak. Fiziksel makine sayısı azalırken, erişim kanalları çoğalacak: paylaşımlı kiosklar, mağaza kasaları, kurye ile kapıda teslim ve mobil çözümler bir arada işleyecek. Asıl mesele, “daha az cihaz”ın “daha çok kapsama” ile dengelenip dengeleneceği.

Son sözü yine bir sahadan alıntı söyleyebilir: “İnsanlar para çekmek istemiyor; paraya diledikleri an ulaşmak istiyor.” Türkiye’nin önünde, teknoloji ile kapsayıcılığı aynı masada buluşturan, pratik ama insan odaklı bir tasarım ödevi duruyor. Bu ödev başarıyla yapılırsa, daha hafif bir altyapı, daha zengin bir erişimle yer değiştirebilir.