CEİD

Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.

TÜRKİYE'DE KATILIMCI DEMOKRASİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ:
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN İZLENMESİ PROJESİ

Bu sahil köyü yakında yeni Bodrum olabilir – ama kalabalık olmadan

Rüzgârın tuzu yüzünüze hafifçe çarparken, kordon boyunca uzanan dut ağaçları gölge oluyor. Güneş alçaldıkça, koyda demirlemiş teknelerin üzerinde altın bir parlaklık dolaşıyor. Bir süredir kulaktan kulağa yayılan bir isim var: Selimiye. Ege’nin bu sakin koyu, hızla parlayan bir yıldız gibi doğuyor; telaş yok, kalabalık yok, sadece iyi yaşamın rafine bir yorumu.

Neden şimdi?

Son yıllarda butik konaklamalar, zarif küçük marinalar ve özenli mutfaklar Selimiye’de üst üste eklendi. Yine de köy, kendi ritmini koruyor; sabahları fırından çıkan simit kokusu, akşamüstü kahvede tavla taşlarının sesi.

“Burada zaman akmıyor, sızıyor,” diyor yıllardır teknesiyle bu koyu seçen Denizci Ali. “İsteyene hareketli civar, isteyene derin sükûnet.”

Nerede duruyor?

Marmaris’in güneydoğusundaki Bozburun Yarımadası üzerinde, dağların araladığı bir amfi gibi suya açılan bir yer. En yakın büyük havaalanları Dalaman ve Bodrum; araba yolculuğu biraz kıvrımlı, ama her viraj yeni bir manzara.

Atmosfer nasıl?

Gündüzleri şeffaf sularda yüzenler, kıyıda ince çakıl toplayanlar, gölgede kitap sayfalarını çevirenler. Akşamları rüzgâr düşüyor, masalara zeytinyağı, kekik ve taze balık geliyor. Gürültülü barlar değil; mırıldanan sohbetler, kadehe vuran ince bir çınlama.

“Menümüzdeki her şey yerel, her şey mevsiminde,” diyor sahildeki küçük bir lokantanın şefi Eylül. “Misafirimiz burada acele etmeyi unutuyor.”

Karşılaştırma: iki ruh, iki tempo

Kriter Bodrum Selimiye
Ulaşım kolaylığı Çok kolay, direkt otobüs Daha dolambaçlı, özel araç
Konaklama kapasitesi Yüksek, büyük oteller Düşük, butik pansiyonlar
Gece hayatı Gürültülü, kulüp odaklı Sakin, sohbet ve şarap
Plaj deneyimi Kumul ve beach club’lar İskele ve taşlık koylar
Fiyat seviyesi Geniş skalada, pahalı Orta-üst, değer/performans iyi
Sezonsal yoğunluk Yoğun, pikte kalabalık Kontrollü, rahat tempo
Yeme-içme trendi Lüks ve şov merkezli Malzeme ve sadelik merkezli

Ne yenir, nerede?

Sahildeki ahşap iskeleler üstünde, tulum peyniriyle zeytinli salatalar, kabak çiçeği dolmaları, fırından çıkan odun ateşi ekmekleri. Deniz ürünleri basit, iyi pişirilmiş, limonla tamam.

Köy içine doğru, butik fırınlar kruvasan-dereotu evliliği yapıyor; akşamüstü dondurmacıda keçi sütlü sakız karışımları sıraya giriyor.

Nerede kalınır?

Birkaç odalı taş evler, begonvillerin sardığı avlular, denize bakan küçük teraslar. Havuz yerine iskeleye tercih, neon yerine yıldızlı gökyüzü. Erken rezervasyon kritik, çünkü kapasite sınırlı.

Yapmayı unutmayın

  • Gün doğumunda iskeleden sessiz bir dalış yapıp suyun cam gibi sakinliğini dinleyin.
  • Dağ yolundan kısa bir yürüyüşle panoramik gün batımını yakalayın.
  • Komşu koylara kısa tekne turu yapıp gizli koyları görün.
  • Zeytinliklerin içinden geçen köy patikalarında sabah koşusu ya da bisiklet turu.
  • Akşamüstü bir meyhanede yerel otlarla yapılmış küçük meze tadımı.

Ne zaman gitmeli?

Mayıs ve haziran, suyun ısındığı ama kalabalığın gelmediği dönem. Eylül ve ekim, deniz hâlâ sıcak, hava yumuşak. Temmuz-ağustos mümkünse hafta içi, çünkü hafta sonu bile “sakin”in küçük dalgaları oluyor.

Sürdürülebilir bir yükseliş mümkün mü?

Köydeki çoğu işletme tek kullanımlık plastikten kaçıyor, yerel üreticiyle çalışıyor. Belediyenin düşük kat sınırı ve iskele düzeni, kıyının “herkese açık” kalmasını sağlıyor. Bu bilinç korunursa, büyüme nitelikli, doğa korunaklı kalabilir.

Pratik notlar

  • Park yeri kısıtlı: Aracı köy girişinde bırakmayı planlayın, kısa bir yürüyüş iyidir.
  • Rezervasyon şart: Küçük restoranlar hızla doluyor, gün içinde arayın.
  • Nakit taşıyın: Bazı yerlerde POS aksıyor, özellikle rüzgâr esince.

Küçük bir çağrı

Selimiye’nin değeri “fazla bir şey yapmadan” iyi hissetmek. Bir sandalyeyi denize doğru çevirin, kitabınızı açın, ara ara başınızı kaldırın. Duyduğunuz şey belki de Ege’nin en pahalı olmayan, en zengin melodisi: suya vuran tahta, rüzgârda kımıldayan zeytin yaprağı, uzaktan gelen bir çocuk kahkahası.

Bir gün burada “eskiye özlem” değil, bugünle güçlü bir bağ kurduğunuzu fark edeceksiniz. Ve belki de içinizden şu cümle geçecek: “Keşke daha önce gelseydim.”

Yorum yapın