Güne denizin üzerinde titreyen ışıkla başlamak, Ege’de birçoğumuz için rüya gibi. Fakat daha da özel olan, haritada olmayan bir koya adım atıp, sanki tüm sahil size aitmiş gibi hissetmek.
Bu küçük kıyı şeridi, kalabalıktan uzak, üstelik giriş için tek kuruş bile ödemiyorsunuz. Yol üstünde tabelası yok, sosyal medyada etiketlenmiyor, ama tam da bu yüzden cazibesi katlanıyor.
Kıyıda rüzgârın sesiyle dalgaların mırıldanması, kozalak kokulu patika ve cam gibi bir su. “Böyle yerler artık kalmadı sanıyordum” diyen ziyaretçiler haklı; yine de burası var ve şaşırtıcı biçimde sakin.
Nasıl bulunur?
Burası, asfaltın bittiği yerde başlayan kısa bir patikayla ulaşılan minik bir koy. Navigasyon sizi en fazla yakındaki zeytinliğe kadar getiriyor; son kısım yürüyerek.
Arabayı genişçe bir kıyı kıvrımında bıraktıktan sonra 7–8 dakikalık taşlık bir iniş var. Ayakkabınızı giyin, çünkü kayalar tuzla parlıyor ve ıslakken kaygan.
“Denizi gördüğünüz an, bütün yorgunluk buhar oluyor” diyor köyden bir balıkçı. Gerçekten de yalın bir rota, ama hedef kusursuz.
Neden farklı?
Su, turkuaz ile zümrüt arasında gidip gelen saydam bir tonda. Dipte ince çakıl var; bu da suyu her daim temiz ve pırıl pırıl kılıyor.
Burada şezlong, gürültü, restoran yok. Sadece bir-iki gölge veren çam ve kayaların arasından süzülen rüzgâr var.
Kıyıya vuran dalga küçük ama ritmik; kulağa beyaz gürültü gibi sakinlik yayıyor. “Zaman burada yavaş akıyor” diyen gezginler haksız sayılmaz.
Ne götürmeli?
- Geniş kenarlı bir şapka, yüksek faktörlü güneş koruyucu, su ayakkabısı, hafif bir piknik, çöp torbası ve yeterli içme suyu.
“Çöpünü alan turist, en iyi turisttir” diye ekliyor mahalleli bir kadın; bu duyarlılık burada her şeyden kıymetli.
Ziyaret için en iyi zaman
İlkbaharın son haftaları ile eylül başları ideal. Deniz ısısı keyifli, rüzgâr çok sert değil ve günbatımı gökyüzüne portakal tonları yayar.
Öğleden önce deniz cam gibi durgun, öğleden sonra meltemle hafif dalgalı. Akşamları koy, ardıç ve iyot kokusuyla son derece ferah.
Yakın seçeneklerle karşılaştırma
Aynı bölgedeki popüler sahillerle genel farklara bir bakış:
| Kriter | Saklı Koy | Ilıca (Çeşme) | Altınkum (Didim) |
|---|---|---|---|
| Kalabalık | Az | Çok | Orta-Çok |
| Ücret | Ücretsiz | Çoğu alan ücretli | Karışık (kamu/özel) |
| Su Sıcaklığı | Orta | Serin | Ilık |
| Rüzgâr | Orta | Rüzgârlı | Daha sakin |
| Ulaşım | Patika + kısa yürüyüş | Kolay, otoparklı | Kolay |
| Doğal Doku | Yabanıl | Kentsel etkiler | Yarı doğal |
Bu tablo, aradığınız deneyimi hızlıca seçmenize yardımcı olur. Eğer “sessizlik + doğa” diyorsanız, cevabınız belli; “konfor + tesis” derseniz diğer sahiller daha uygun.
Küçük uyarılar
Burada cankurtaran, duş, soyunma kabini yok. Telefon çekimi yer yer zayıf, bu yüzden planınızı önceden yapın.
Gölgeler sınırlı; erken gelen kısa gölge bulur. Öğle saatinde güneş sert, su içmeyi unutmayın.
Deniz dibinde denizkestanesi olabiliyor; su ayakkabısı gerçek bir kurtarıcı. Rüzgâr yönü değiştiğinde kıyıya ot suyu vurabilir, kısa süreli.
Kültür ve doğayla uyum
Koyun arkasındaki zeytinlikler, nesiller boyu aynı ailelerin emeği. Kuru taş duvarlara basmamak, ağaç altlarında ateş yakmamak yerelin altın kuralı.
“Denize saygı, bize saygıdır” diyen yaşlı bir amca, misafirliğe gelenin ev sahibini yormamasını hatırlatıyor. Sakin bırakıldığında burası, uzun yıllar aynı büyüyü koruyacak.
Bir günün akışı
Sabah serinliğinde kısa bir yüzüş, ardından kayalıkta kitap ve tuzlu bir piknik. Öğleden sonra hafif bir şnorkelle dipteki küçük balık sürülerini izleyin.
Gün batımında gökyüzü bakır ve gül rengine döner; fotoğraf değil, birkaç derin nefes alın. Bazen en iyi anı, cebinizde değil, zihninizde tutmak gerek.
Son söz niyetine: Burası “gizli” çünkü insanlar özen gösteriyor. Siz de az iz, çok sevgi bırakın; gerisi dalgaların tatlı sesiyle gelir.



