Hepimizin bazen biraz alana ihtiyacımız var – ama bulmak düşündüğünüzden daha zor. Gerçekten boş bir yere ulaşmak için evrenimize ne kadar gitmek zorundayız?
İlk durağımız Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS). Atmosferimizin% 99.99997’sinin üzerinde – ancak dışarıdaki alan boş değil. Küçük meteoroidlerden pas ve boya lekelerine kadar her şey olan küçük şeyler parçalarıyla doldurulur.
Bunları çekim yıldızları olarak görürken, ISS mürettebatı onları uzay aracının metal cildinde küçük pingler ve musluklar olarak duyuyor.

Orada o kadar çok şey var ki, uzay enkazını izleme tam zamanlı bir iş.
Dünya’nın koruyucu manyetik alanını bırakın ve güneş rüzgarı adı verilen yüklü parçacıklar akışına girersiniz.
Güneş sistemimizdeki gezegenler arasındaki boşluk daha az vakum ve güneşimizin etrafında bir atmosfer. Rüzgar, hava ve fırtınalar var.
Güneş fırtınaları robotik uzay aracı için bir tehlike ve gelecekteki astronotlar için bir risktir. Uzay hava durumu tahmin etmek de tam zamanlı bir iştir.
Güneş sistemimizin herhangi bir yerinde boş alan var mı?
Fırtınanın kenarı
1977’de başlatılan Voyager probları, var olan en uzak insan yapımı nesnelerdir. Boş alan bulamadılar.
Problar ve hala onları izleyen bilim adamları, güneş sisteminin “kenarı” için sahip olduğumuz en iyi (ancak sıcak tartışılan) tanımını – heliopozu çiziyorlar.
Gördükleri şeyden, güneşimiz güneş rüzgarı ile kendisi için üflediği bir balonun içindeki galaksinin içinden geçiyor.
Ama bekle – o balonu neye üfler?

UN-Boş
Heliopozun ötesinde bile, boş alan boş değil.
Atlas ve ‘OUMUAMUA gibi yıldızlararası nesneler var. Gezici kuyruklu yıldızlar, haydut gezegenler ve kahverengi cüceler var.
Ve hepsi galaktik hidrojen gazı olan bir rezervuarda marine ediyor – raw yıldız yakıtı. Yıldızlar arasındaki karanlık, yıldız kreş olmaktan uzak bir kozmik çarpışmadır.
Peki ya Samanyolu’nun ötesinde? Elbette orada biraz boş alan mı bulacağız?
Hayır.
Bu kadar uzakta aradığımızda, zaman içinde de uzun bir yol arıyoruz.
Burada, uzak, antik galaksiler arasındaki boş olmayan alan, büyük patlamayı ve evrendeki ilk yıldızları anlamanın anahtarını tutar.
İronik bir şekilde, ‘boş’ alanda çok fazla şey varken, hiçbir şey bulmak herkesin en ilginç keşfi olabilir.



