CEİD

Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.

TÜRKİYE'DE KATILIMCI DEMOKRASİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ:
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN İZLENMESİ PROJESİ

Gökbilimciler galaktik G34 moleküler bulutundaki ipliksi yapıların çarpışma izlerini ortaya çıkardı

Purple Mountain Gözlemevi’nin Delingha Gözlemevi’ndeki 13,7 metrelik milimetre dalga teleskopundan elde edilen CO (J=1-0) moleküler çizgi verilerini kullanan Sun Mingke, Ph.D. Çin Bilimler Akademisi Sincan Astronomi Gözlemevi’nden bir öğrenci ve işbirlikçileri, galaktik moleküler bulut G34 üzerinde sistematik bir çalışma yürüttüler. Bu bölgedeki filamentli yapıların çarpışma izlerini ve dinamik mekanizmalarını ortaya çıkardılar. Sonuçlar şurada yayınlanır: Astronomi ve Astrofizik.

Yıldız oluşumu galaksilerin ve yıldızlararası ortamın evrimini yönlendiren temel süreçlerden biridir. Son gözlemler ve teorik çalışmalar, büyük ölçekli ipliksi yapılar arasındaki etkileşimlerin ve çarpışmaların, yüksek kütleli yıldız oluşumunu tetiklemede önemli bir rol oynayabileceğini öne sürüyor.

Bu çalışmada araştırmacılar, G34 bölgesinde F1 ve F2 olarak adlandırılan iki dev filament tespit ettiler. Araştırmacılar, uzaysal dağılımlarını ve hız alanlarını analiz ederek, filamentler arasında devam eden çarpışmalara dair açık kanıtlar buldular.

Yüksek sütun yoğunluklu gazın fraksiyonları ( N(H2)>1.0×1022santimetre-2) F1 ve F2 içindeki oranlar nispeten düşüktür, sırasıyla yalnızca %4,16 ve %8,33. Tüm bölgede yalnızca bir yoğun küme, WISE 22 μm kızılötesi toz çekirdeğiyle mekansal olarak ilişkilidir. Bu bulgular, F1 ve F2’nin erken evrim aşamasında olduklarını ve şu anda düşük kütleli yıldızlar oluşturduklarını göstermektedir.

Ek olarak, filamentlerin hem hızı hem de çizgi kütlesi, yerçekimi potansiyeli ile anti-korelasyon içinde, uçlarından merkeze doğru kademeli olarak artar. Bu, yerçekimi potansiyel enerjisinin kinetik enerjiye dönüştüğünü gösteriyor ve filament evriminde yerçekiminin önemini vurguluyor.

Ayrıca, F1 ve F2 ile ilişkili hiçbir H II bölgesinin bulunmaması, bu büyük ölçekli yapıların henüz iyonize bölgelerden gelen yıldız geri bildirimlerinden etkilenmediğini ima etmektedir. Bunun yerine, dinamikleri öncelikle kendi yerçekimi tarafından yönetiliyor; bu da filament çarpışmasının sistemin evrimini yönlendiren anahtar bir mekanizma olduğu senaryosunu daha da destekliyor.

Bu çalışma sadece filamentli yapıların oluşumu ve evrimi için yeni gözlemsel kanıtlar sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda yerçekimiyle tahrik edilen süreçlerin dinamiklerini şekillendirmedeki önemli rolünü de vurguluyor. Sonuçlar, Samanyolu’ndaki dev filamentli yapıların erken evrim mekanizmalarının daha derinlemesine anlaşılmasına katkıda bulunuyor.

Yorum yapın