CEİD

Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.

TÜRKİYE'DE KATILIMCI DEMOKRASİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ:
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN İZLENMESİ PROJESİ

İstanbul’un altında unutulmuş bu tünel 90 yıldır mühürlü

Karanlık ve sessiz, ama ısrarla varlığını fısıldıyor bu yeraltı hikâyesi. Şehrin üstünde gündelik koşturma sürerken, zemin altında derin bir sabır bekliyor. Kimine göre bir kaçış hattı olarak, kimine göre ritüel amaçlı bir koridor olarak tasarlandı. Zaman tozla, söylentiler merakla birleşti ve her şey bir mühürle suskun kaldı.

Mühürlü kapının ardında ne var?

Arşivlerdeki kırık haritalar, alelacele yazılmış raporlar ve birkaç yersiz not, hepsi aynı yere işaret ediyor. Tavanı kemerli, duvarları kireçtaşıyla örülü bir hat, su yollarıyla kesişen dar odacıklar, ardından beklenmeyen bir genişleme. Mühür, bir güvenlik önlemi miydi, yoksa siyasi bir karar mıydı, bilenler ya sustu ya da ortadan kayboldu.

Uzun yıllar boyunca çekiç sesi duyulmadı, ölçüm cihazları hiç taşınmadı o kapının yanına. Çatlaklardan sızan soğuk hava, nemli taşın ağır kokusu bile tek başına uyarı gibiydi. “Sabırsız kazı, sabit felaket getirir” diye fısıldayan bir teknik etik de var bu işin içinde.

Şehrin hafızasında yeraltı

Bazen anılar yüzeye, bazen izler dibe çöker. Bu şehrin hafızası, sokak isimleri kadar gömülü katmanlarla, kapalı geçitlerle yaşıyor. Bir semt kahvesinde anlatılan öykü, bir müze vitrinindeki paslı kilit kadar ikna edici olabiliyor.

  • Olası işlevler: acil kaçış tüneli, su taşkınlarını yöneten savak, gizli lojistik hattı, sismik izleme için erken dönem galerisi

Bilim mi, mit mi?

“Büyük iddiayı küçük kanıt taşır, küçük iddiayı büyük özen” diyor deneyimli bir arkeolog, sahada ölçüyle yürümeye alışkın biri. “Efsaneler büyütür, bilim ise küçültür; sonunda ortak payda daima gerçek olur” diye ekliyor aynı uzman.

Bir şehir tarihçisi daha temkinli, ama bir o kadar meraklı: “Her kapalı geçit, kapalı bir dönemi anlatır; açmak bazen iyileştirir, bazen yarayı kanatır.” Belediyede çalışan bir mühendis ise güvenlik dosyasını masaya koyuyor: “Yapısal analiz, hava kalitesi, gaz riski ölçülmeden tek bir kilit bile sökülmez.”

Söylentiler güçlü, ama ölçüm daha güçlü; romantizm tatlı, fakat veri daha kalıcı. Bu ikili gerilim, şehri hareketli, kararı ise zor kılıyor.

Karşılaştırmalı çerçeve

Aşağıdaki tablo, söz konusu hattı benzer yeraltı yapılarıyla kabaca kıyaslar, merakın nerede yoğunlaştığını gösterir.

Yapı/Alan Yaklaşık Tarih Amaç Erişilebilirlik Başlıca Risk
Mühürlü yeraltı hattı 1930’lar Belirsiz (kaçış/su/lojistik) Kapalı ve mühürlü Gaz, çökme
Yerebatan Sarnıcı 6. yüzyıl Su depolama Ziyarete açık Nem, koruma
“Tünel” füniküleri 19. yüzyıl Ulaşım Sürekli kullanımda Mekanik
Paris yeraltı mezarları 18. yüzyıl Kemik depolama/galeri Kısmen erişilebilir Labirent

Bu çerçeve, kapalı hattın ne olmadığını daha iyi anlatır, ne olabileceğini ise daha dikkatli sorar. Sabit yargılar yerine geçici hipotezler, daha sağlam adımlar hazırlıyor.

Kapının dili: taş, koku, yankı

Taş, zamanın en yavaş yazarı, en inatçı tanığı. Kireçtaşı tuz kusar, nem yutar, iz verir ama kolay kolay affetmez. Adım sesiniz, dar bir galeride iki kat büyür, karanlıkta geri dönüp sizi bulur.

Koku da anlatır: yağlı lamba isi, eski ahşap lifleri, yeraltı suyunun metalik tadı. Hepsi bir araya gelip, mühürlü bir dosyanın sayfaları gibi açılmadan önce bile konuşur.

Güvenlik, etik ve gelecek

Eğer bir gün mühür kaldırılacaksa, üçlü bir denge şart: güvenlik, etik ve kamusal fayda. Sensörlü izleme, uzaktan kontrollü robotik tarama ve non-invaziv görüntüleme teknikleri ilk basamak olmalı. Sonra kontrollü bir pencere, mikro ölçekte deneme açılımı gelir.

Ardından karar mekanizması, şeffaf bir katılım süreci gerektirir. Mahallelinin sesini, akademinin uyarısını, idarenin sorumluluğunu aynı masaya oturtmak gerekir. “Açmak” tek başına cesaret, “doğru açmak” ise bilgelik ister.

Şehir, bazen en derin hikâyelerini en dar boşluklara saklar. Belki de beklemek, en ölçülü hamle, en sağlam köprüdür. Ya da bir gün, doğru zaman ve doğru ekiple, o kapı aralanır ve taşın dilini nihayet duyarız.

“Bir yapıyı en az bir kez, bir söylenceyi en az iki kez doğrula” diyen eski bir saha notu, kulağımızda usulca çalıyor. Merak hızla koşar, ama keşif daima yürür; şehrin altında sabırla yürür.