Notre Dame Üniversitesi Çevre Beşeri Bilimler Girişimi Direktörü Roy Scranton’a göre, iklim değişikliği ile karşılaştığımız en büyük sorun aşırı karbon emisyonu veya enerji kullanımı değil. Ve ekosistemleri tehdit eden ve gezegeni istikrarsızlığa iten insan faaliyetlerinin yarattığı temel dengesizlik değil.
Daha derin problemin, medeniyetin karmaşıklığında olduğunu savunuyor – iklim değişikliğine eşlik eden çevresel streslere karşı hem sürdürülemez derecede pahalı hem de tehlikeli bir şekilde savunmasız büyüyen küresel bir sanayi toplumu.
Bu nedenle, insanlığın çıkmazda olduğunu söylüyor.
Bu çıkmaz, Scranton’un her bir düzeltmenin atalet ve muhalefetten kaynak sınırlarına ve rakip önceliklere kadar potansiyel olarak aşılmaz zorluklarla karşı karşıya kaldığı inatçı bir tahmin olarak gördüğü son araştırmalarının temelidir.
En son kitabında “İntikam: İklim Değişikliği ve İlerleme Sınırları”, İngilizce profesörü olan Scranton, “sadece politik ve kurumsal değil, aynı zamanda bilişsel, varoluşsal ve anlatı” olarak gördüğü çıkmazı tanımlar ve tek yolun Etik Kesimiyet olarak adlandırdığı şeyi kucaklayarak olduğunu iddia eder.
Scranton, “Birçok insan kötümserliği nihilizm, ilgisizlik ve umutsuzlukla karıştırıyor.” Dedi. “Ama karamsarlık aslında sınırlarımızı tanımak, gerçekçi olmayan hedefleri bırakmak, insan acı çekmesi ve bazı ütopik bir gelecekte değil, şimdi elinizden geleni yapmakta dayanışma bulmakla ilgilidir.
“Modern karamsarlık, erken aydınlanma kibirine şüpheci bir eleştiri olarak ortaya çıktı, ancak Sophocles’tan Bhagavad Gita’ya kadar eski bilgelikte kökleri var. Hem felsefe tarihi hem de psikolojiden modern içgörüler, karamsarlığın sadece durumun öngörülebilirliği ile başa çıkmanın etkili bir yolu olmadığını, aynı zamanda korkutucu zamanlar için sağlıklı bir yaklaşım olduğunu gösteriyor.”
“Çarpma” da Scranton, “ilerleme efsanesi” ni – kültürlerin toplumsal çöküş, iklim değişikliği iletişimindeki başarısızlıklara, siyasi aşırılıkçılığa ve “dünyanın bildiğimiz gibi sonunu” inceledi – genel olarak durumun ilerici modernite içinde anlaşılabilir görünmediği sonucuna varıyor.
Kitapta “Bu sonuçlar paradoksal ve tehlikeli bir etik uçuruma yol açıyor.” “İlerici karbon-kapitalist modernite ile bir sonraki adım arasındaki boşluğu geçmenin tek yolu, kendimizi bilinmeyen bir geleceğe adamış bir inanç sıçraması yapmaktır.”
Kitabın ikinci yarısı, Scranton’un etik karamsarlık davasını yaptığı gibi, hem kişiliğin hem de bilişsel stratejilerin boyutları olarak iyimserlik ve karamsarlığın kökenlerini araştırıyor.
İyimserliğe yönelik önyargımız, “uzun vadede büyük evrimsel avantajın bir özelliği olabilir, ancak küresel ekolojik felaket koşulları altında oldukça uyumsuz olduğunu kanıtladı.”
Kesimcilik, “mevcut duruma doğru, uygun ve her şeyden önce etik bir yanıt – belki de mevcut tek etik yanıt” olduğu sonucuna varıyor.
Scranton, “Karamsarlık temelde doğal insan sınırlarını tanımak ve yaşamakla ilgilidir.” “Bu, acıların kaçınılmaz ama dayanılmaz olmadığını kabul etmekle ilgilidir. Bu ölmeyi ve ölümle yaşamayı öğrenmekle ilgilidir. Ve son olarak, radikal ve paradoksal bir umudu taahhüt etmekle ilgilidir: hayatın dünyanın sonundan sonra yaşamaya değer olabileceği umudu.”



