CEİD

Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.

TÜRKİYE'DE KATILIMCI DEMOKRASİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ:
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN İZLENMESİ PROJESİ

Araştırmacılar uyarıyor: Ege Denizi beklenenden daha hızlı yükseliyor – bazı bölgeler şimdiden tehdit altında

Ege kıyılarında son yıllarda olağanüstü bir değişim gözlemleniyor; ölçümler yükselmenin hızlandığına işaret ediyor. Uzman ekipler, kıyı çizgisinin milimetre ölçeğinde ama birikimli biçimde geri çekildiğini ve kimi alanların şimdiden suyla daha sık karşılaştığını aktarıyor.

Kıyı kentlerinde hissedilen bu ivme, yalnızca mevsimsel dalgalanmalardan ibaret değil; sıcaklık artışı, buz erimesi ve kara hareketleri tabloyu birlikte şekillendiriyor. Bir araştırmacının sözleriyle: “Artık her santimetre önemli, çünkü altyapı ve ekosistemler bu tempo için tasarlanmadı.”

Neler değişiyor?

Deniz suyu ısındıkça genleşiyor ve kutuplardaki buzlar daha hızlı eriyor. Buna ek olarak bazı kıyı şeritlerinde yeraltı suyu çekimi ve tektonik süreçler kara yüzeyini milimetre düzeyinde aşağı çekiyor. Bu iki etki üst üste bindiğinde, nispeten küçük değerler bile yerel taşkınların sıklığını artırabiliyor.

“Yılın aynı fırtınasında bile son on yıla kıyasla daha fazla taşma görmek mümkün,” diyor deniz jeofiziği uzmanı Dr. Ayşe Karaman. Ona göre en kritik nokta, riskin homojen olmaması: “Komşu koylar arasında bile farklı dinamikler işliyor.”

Veriler ne söylüyor?

Son uydu altimetresi ile kıyı GPS ölçümlerinin birleşik okumaları, birkaç odak bölgede artan bir eğim ortaya koyuyor. Aşağıdaki tablo, seçili yerlerdeki yaklaşık hızları ve 2050 öngörülerini derliyor.

Bölge Deniz Seviyesi Artışı (mm/yıl) Kara Çökmesi/Uplift (mm/yıl) Risk Düzeyi 2050 Tahmini Artış (cm)
İzmir Körfezi 4.8 -2.2 (çökme) Yüksek 18–25
Çanakkale Boğazı 3.6 -0.5 (çökme) Orta 12–20
Bodrum Yarımadası 4.2 -0.8 (çökme) Orta-Yüksek 14–22
Kuşadası Kıyıları 4.5 -1.2 (çökme) Yüksek 16–23
Midilli (Kuzey) 3.4 ±0.3 Orta 11–18

Not: Değerler, son yıllardaki ortalama eğilimleri yansıtan, literatürle uyumlu yaklaşıklıklardır; mikro-bölgelerde sapmalar görülebilir.

Hangi alanlar şimdiden tehdit altında?

Alçak kıyı şeritleri, sulak alanlar ve eski deltalar ilk sinyalleri veriyor. Gediz Deltası’nda tuzlu su sızması ve mevsimsel taşkınlar daha görünür hale geldi; Güllük ve Akhisar çevresinde yeraltı suyu çekimi ile çökme birlikte ilerliyor. Eski mendireklerle çevrili küçük marinalar, aşırı dalga olaylarında daha kolay su basıyor.

Foça ve Ayvalık’ta kıyı yol kotlarının kritik eşiklere yaklaştığı, Didim ve Seferihisar çevresinde bazı kumsalların daraldığı rapor ediliyor. “Kıyı çizgisi artık statik değil; planlarımızın da esnek olması gerekiyor,” diyor kıyı mühendisi Mert Öztürk.

Uyum için atılacak adımlar

Tek bir “gümüş mermi” yok; yerel jeomorfolojiye göre karma çözümler gerekiyor. Aşağıdaki eylemler, kısa vadede “en çok etki – makul maliyet” ekseninde öne çıkıyor:

  • Doğal tamponların (sazlık, kumul) yenilenmesi ve koridorların genişletilmesi
  • Geçirgen kıyı altyapısı (yaşayan kıyılar, dalga kıran hibritleri) ile sert setlere alternatif
  • Yeraltı suyu kullanımının izlenmesi ve tuzlanmaya karşı tarımsal adaptasyon
  • Mikro-bölgelerde erken uyarı sistemleri ve risk temelli sigortalama

Ekonomi ve miras üzerindeki etkiler

Turizm, kıyı ekonomisinin omurgası; ancak daralan plajlar ve sıklaşan fırtına hasarları sezonu belirsizleştiriyor. Marinalar bakım maliyetlerini artırırken, balıkçılık limanları daha sık römarj gerektiriyor. Zeytinlikler ve sazlık ekosistemleri, tuzlanma ve erozyon baskısıyla karşı karşıya.

Kültürel miras için de tablo hassas. Antik kıyı yerleşimleri, gömülü kalıntılar ve iskele izleri dalga enerjisinin artışını doğrudan hissediyor. Arkeologlar, “Su ile kum arasındaki denge bozulduğunda, bin yıllık tabakalar saat gibi çözülür,” diyerek koruma bütçelerinin acilen ölçeklenmesini talep ediyor.

Bilim ne öneriyor?

Araştırmacılar, sürekli izleme ağlarının yaygınlaşmasını ve verinin yerel karar süreçlerine akmasını vurguluyor. “Uydu, şamandıra ve kıyı radarı bir araya geldiğinde, aylık değil günlük tepki verebiliriz,” diyor Dr. Karaman. Bu sayede, belediyeler alt kotlardaki parseller için yeniden imar kılavuzları ve kademeli geri çekilme senaryoları oluşturabilir.

Özetle, deniz seviyesinin yükselişi kaçınılmaz bir kader değil; iyi tasarlanmış uyum politikaları, riskleri yönetilebilir düzeye indirir. Ege’nin güçlü kıyı kültürü, bilimin sunduğu araçlarla birleştiğinde, daha dirençli bir gelecek hâlâ mümkün.

Yorum yapın