Mağaraların derinliklerinde tavandan damlayan sular doğanın en ikonik oluşumlarından birini oluşturur: dikitler. Yükseklikleri santimetreden metrelere kadar değişen bu kalsit sütunları, mineral bakımından zengin suyun damla damla damlayarak küçük bir taş tabakası biriktirmesiyle mağara tabanından yükseliyor.
“Minaret” veya “Düğün Pastası” gibi hayali takma adlarla yankılanan güzelliklerinin ötesinde, dikitler aynı zamanda doğal arşivlerdir ve tıpkı ağaç halkaları gibi katmanlı büyümeleriyle antik iklim değişikliklerini kaydederler.
Peki bir dikitin şeklini ne belirler? Neden bazıları ince konilere, bazıları devasa sütunlara ve bazıları da tuhaf düz tepeli biçimlere dönüşüyor?
Varşova Üniversitesi, Florida Üniversitesi, Slovenya Bilim ve Sanat Akademisi Araştırma Merkezi ve Ljubljana Üniversitesi Tıp Merkezi’nden araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir çalışma, Ulusal Bilimler Akademisi BildirileriDikit şekillerinin ilk tam matematiksel tanımını sağlar.
Ekip, mağaradaki koşullar sabit kaldığında “ideal” bir dikitin nasıl büyüyeceğini tahmin eden, dikit büyümesinin 60 yıllık matematiksel modelini analitik olarak çözmeyi başardı.
Matematik doğanın gizli planlarından birini ortaya çıkarıyor: dikitler düz tepeli kaidelere, klasik sütunlara veya sivri konilere tesadüfen değil, kalsit yağış oranları ile su akışı arasındaki dengeyi temsil eden tek bir kontrol faktörüne (Damköhler sayısı) göre büyüyor.
Damlama yoğunlaştığında ve sabit olduğunda sütunlu bir form ortaya çıkarken, yayılan damlama düz üst kısımlar oluşturur. Akış hızı yüksek olduğunda veya mağara çatısından su doğrudan dikitlerin üzerine damladığında sivri uçlu konik şekiller ortaya çıkabilmektedir.
Varşova Üniversitesi’nden baş yazar Piotr Szymczak, “Dikit şekillerinin zengin çeşitliliğinin basit bir parametreyle açıklanabileceği ortaya çıktı” diyor. “Bu, doğada gördüğümüz güzelliğin doğrudan temiz bir matematik yasasına karşılık geldiği nadir bir durumdur.”

Bilim insanları teorilerini test etmek için Slovenya’nın ünlü Postojna Mağarası’ndaki dikitler üzerinde X-ışını tomografisi kullandılar. Ljubljana Üniversitesi Tıp Merkezi’nde gerçekleştirilen taramalar, tahmin edilen şekilleri çarpıcı bir doğrulukla eşleştirdi. Düz üst kısımdan sütunlu gövdeye geçiş gibi hassas ayrıntılar bile denklemler tarafından yakalanmıştır.
Slovenya Bilim ve Sanat Akademisi Araştırma Merkezi’nden Matej Lipar, “Analitik çözümlerimizi gerçek mağara örnekleriyle karşılaştırdığımızda, eşleşme dikkat çekiciydi” diye ekliyor. “Bu, doğal ve karmaşık koşullar altında bile temel geometrinin orada olduğunu gösteriyor.”
Çalışma ayrıca iklim bilimi için şeklin önemli olduğunu gösteriyor. Dikitler, eski yağmur suyuyla yazılmış bir günlüğü okumak gibi, taş katmanların içinde hapsolmuş karbon izotoplarının kimyasal imzalarındaki ince değişiklikler yoluyla yağış ve sıcaklık kayıtlarını yeniden oluşturmak için yaygın olarak kullanılıyor.
Yeni model, düz tepeli dikitlerin bu izotop sinyallerini sütunlu veya konik olanlardan farklı şekilde kaydettiğini ortaya koyuyor; bu, paleoiklim kayıtlarının nasıl yorumlandığını iyileştirebilecek bir bulgu.
Florida Üniversitesi’nden Anthony Ladd, “Dikitler doğal iklim arşivleridir, ancak artık geometrilerinin izotop kayıtlarında kendi izlerini bıraktığını görüyoruz” diye açıklıyor. “Bu etkinin farkına varmak, geçmiş iklimler hakkında daha güvenilir bilgiler elde etmemizi sağlayacaktır.”
Dikitler sadece tuhaf taşlar değildir; fizik, kimya ve jeolojinin buluştuğu doğal laboratuvarlardır ve artık matematik sayesinde formları, binlerce yıldır su damlatılarak yazılan bir kod gibi okunabilmektedir.



