CEİD

Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.

TÜRKİYE'DE KATILIMCI DEMOKRASİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ:
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN İZLENMESİ PROJESİ

Plazma fırlatan genç yıldızlar güneşin geçmişine dair ipuçları sunabilir

Güneş sıklıkla koronal kütle atılımları (CME’ler) adı verilen devasa plazma kütlelerini uzaya fırlatıyor. Genellikle parlama adı verilen ani parlamalarla birlikte ortaya çıkarlar ve bazen Dünya’nın manyetosferini rahatsız edecek kadar genişlerler, auroralar veya jeomanyetik fırtınalar gibi uzay havası olaylarına neden olurlar ve hatta zaman zaman güç şebekelerine zarar verirler.

Bilim insanları, Güneş ve Dünya gençken güneşin o kadar aktif olduğunu ve bu CME’lerin Dünya’daki yaşamın ortaya çıkışını ve evrimini bile etkilemiş olabileceğine inanıyor. Aslında daha önceki çalışmalar, güneşimizin gençlik dönemindeki vekilleri olan genç güneş benzeri yıldızların sıklıkla modern tarihin en büyük güneş patlamalarından çok daha güçlü patlamalar ürettiğini ortaya çıkarmıştı.

Güneşin erken saatlerinden gelen devasa CME’ler Dünya, Mars ve Venüs’ün ilk ortamlarını ciddi şekilde etkilemiş olabilir. Ancak bu genç yıldızlardaki patlamaların ne ölçüde güneş benzeri CME’ler sergilediği belirsizliğini koruyor. Son yıllarda CME’lerin soğuk plazması yerdeki optik gözlemlerle tespit edildi. Bununla birlikte, geçmişte güçlü CME’lerin yüksek hızı ve beklenen sıklıkta ortaya çıkması belirsiz kalmıştır.

Bu sorunu çözmek için aralarında Kyoto Üniversitesi’nden Kosuke Namekata’nın da bulunduğu uluslararası bir araştırma ekibi, güneş benzeri genç yıldızların güneş benzeri CME’ler üretip üretmediğini test etmeye çalıştı. Çalışma şu tarihte yayınlandı: Doğa Astronomi.

Namekata, “Bize en çok ilham veren şey, genç güneşin şiddetli faaliyetinin yeni oluşan Dünya’yı nasıl etkilediğine dair uzun süredir devam eden gizemdi” diyor.

“Japonya, Kore ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki uzay ve yer tabanlı tesisleri birleştirerek milyarlarca yıl önce kendi güneş sistemimizde olmuş olabilecekleri yeniden inşa edebildik.”

Ekibin analizi, Hubble Uzay Teleskobu ile eş zamanlı ultraviyole gözlemlerini ve Japonya ve Kore’deki yer tabanlı teleskoplarla yapılan optik gözlemleri içeriyordu. Hedefleri genç güneş analogu “EK Draconis”ti. Hubble, sıcak plazmaya duyarlı uzak morötesi emisyon çizgilerini gözlemlerken, yerdeki üç teleskop aynı anda daha soğuk gazları izleyen hidrojen “Hα çizgisini” gözlemledi.

Bu eşzamanlı, çok dalga boylu spektroskopik gözlemler, araştırma ekibinin püskürtmenin hem sıcak hem de soğuk bileşenlerini gerçek zamanlı olarak yakalamasına olanak sağladı.

Bu gözlemler, EK Draconis’ten çok sıcaklıkta koronal kütle atılımının ilk kanıtına yol açtı. Ekip, 100.000 Kelvin derecelik sıcak plazmanın saniyede 300 ila 550 kilometre hızla fırlatıldığını, ardından yaklaşık 10 dakika sonra yaklaşık 10.000 derecelik daha soğuk bir gazın saniyede 70 kilometre hızla fırlatıldığını buldu.

Sıcak plazma, soğuk plazmadan çok daha fazla enerji taşıyordu; bu, geçmişte sık sık yaşanan güçlü CME’lerin, erken gezegen atmosferlerini aşındırabilecek veya kimyasal olarak değiştirebilecek güçlü şoklara ve enerjik parçacıklara neden olabileceğini düşündürüyor.

Teorik ve deneysel çalışmalar, güçlü CME’lerin ve enerjik parçacıkların, erken bir gezegende yaşamın ortaya çıkması ve sürdürülmesi için gerekli olan biyomoleküllerin ve sera gazlarının başlatılmasında oynayabileceği kritik rolü desteklemektedir.

Bu nedenle, bu keşfin gezegendeki yaşanabilirliği ve yaşamın Dünya’da ve muhtemelen başka yerlerde ortaya çıktığı koşulları anlama konusunda önemli sonuçları var.

Araştırma ekibi, bu çalışmanın başarısının uluslararası ekip çalışması ve uzay ile yerdeki gözlemevleri arasındaki hassas koordinasyon sayesinde elde edildiğini belirtti.

Namekata, “Ülkelerimiz farklı olsa da bilim yoluyla gerçeği arama konusunda aynı hedefi paylaştığımızı görmek bizi mutlu etti” diyor.

Yorum yapın