Sıtmayla mücadele için gen sürücüsü olarak adlandırılan bir tür genetik teknolojinin kullanıma sunulması, bir laboratuvar çalışmasının başarısını desteklemesinin ardından yakınlaşabilir.

Bilim insanları bu yaklaşımı, sıtmayı bulaştırdıkları Tanzanya’ya endemik olan Anopheles gambiae sivrisinekleri üzerinde test etti.
Gen sürücüsü olarak bilinen bir genetik teknolojisi, yabani sivrisineklere parazitin yayılmasını durduran genleri yayarak sıtmanın önlenmesine yardımcı olabilir. Tanzanya’daki bir laboratuvarda yapılan testler, ülkede piyasaya sürülmesi halinde potansiyel bir gen sürücüsünün bunu başarması gerektiğini doğruladı.
Imperial College London’dan George Christophides, “Bunun oyunun kurallarını değiştirecek bir teknoloji olacağı kesin” diyor.
Bir hayvanın genomundaki belirli bir DNA parçası normalde yavrularının yalnızca yarısına aktarılır, çünkü bir ebeveynin DNA’sı yumurta veya sperm arasında ikiye bölünmüştür. Gen sürücüleri bu oranı artırıyor; bu, evrimsel bir fayda sağlamasa bile bir parça DNA’nın bir popülasyonda hızla yayılabileceği anlamına geliyor.
Her türden mekanizmayla çalışan birçok doğal gen sürücüsü var – hatta belki bazı insan popülasyonlarında bile – ve 2013’te biyologlar, DNA parçalarını bir kromozomdan diğerine kopyalayarak çalışan CRISPR gen düzenleme teknolojisini kullanarak yapay gen sürücüleri geliştirdiler.
Buradaki fikir, bu sürücüleri sıtmanın bulaşmasını engelleyen DNA parçalarını yaymak için kullanmaktır; ama hangi parçalar? Christophides 2022’de sivrisineklerin içindeki sıtma parazitlerinin gelişiminin, biri bal arılarından, diğeri ise Afrika pençeli kurbağasından elde edilen iki küçük protein sayesinde büyük ölçüde azaltılabileceğini bildirdi. Bu antimalaryal proteinler için eklenen genler, sivrisineklerin kanı sindirmesine yardımcı olan bir enzimin genine bağlanabilir, böylece antimalaryal proteinler sivrisinek beslendikten sonra üretilir ve bağırsağına salgılanır.
Ancak bu testler onlarca yıl önce toplanan sivrisinek ve sıtma parazitlerinin laboratuar türleri kullanılarak yapıldı, dolayısıyla bu yaklaşımın bugün etkilenen Afrika ülkelerinde işe yarayıp yaramayacağı belli değildi.
Şimdi aralarında Tanzanya’daki Ifakara Sağlık Enstitüsü’nde Christophides ve Dickson Lwetoijera’nın da bulunduğu araştırmacılar, yerel Anofel Gambiya sivrisineklerin bu yaklaşıma dayalı bir gen sürücüsünün bileşenlerini üretmesini sağladık. Bileşenler ayrı tutuldu, yani gen sürücüsü yayılamaz ve sivrisinekler güvenli bir tesiste barındırıldı.
Testler, enfekte çocuklardan alınan sıtma parazitlerinin güçlü bir şekilde engellendiğini ve ayrıca antimalaryal proteinler için genlerin etkili bir şekilde kopyalandığını göstermektedir. Christophides, “Dolayısıyla artık bu teknolojinin sahada işe yarayabileceğini söyleyebiliriz” diyor.
Bir sonraki adım, vahşi doğada nasıl davrandıklarını görmek için Victoria Gölü’ndeki bir adada antimalaryal proteinler üreten sivrisinekleri serbest bırakmak olacak. Lwetoijera, ekibin oradaki yerel topluluklarla iletişim kurmanın yanı sıra risk değerlendirmeleri de yaptığını söylüyor. “Bugüne kadar siyasi ve kamusal destek olumlu kaldı.”
Umudumuz, gen sürücüsünün sıtmayı ortadan kaldırmaya yardımcı olabilmesidir. A. Gambiya Christophides, sıtmayı yayan tek türün bu olduğunu söylüyor. “Gen sürücüsü gidişatı tersine çevirebilir” diyor.
Diğer birçok grup da sıtmayı kontrol etmek için gen sürücüleri üzerinde çalışıyor ve çeşitli zararlıları kontrol etmek için de teknoloji geliştiriliyor.
Bazı ülkelerde yabani sivrisinek popülasyonlarını kontrol altına almak için genetiği değiştirilmiş sivrisinekler halihazırda piyasaya sürülüyor, ancak bu yaklaşımlar sürekli olarak çok fazla sayıda böceğin serbest bırakılmasına dayanıyor.



