CEİD

Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.

TÜRKİYE'DE KATILIMCI DEMOKRASİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ:
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN İZLENMESİ PROJESİ

Uydu operatörü eğitimi için güneş fırtınalarının simüle edilmesi

Uzaydan gelen tehditler her zaman açık değildir ancak istatistiksel olarak bunlardan birinin gerçekleşmesi yalnızca zaman meselesidir. Pek çok uzay uzmanı için en endişe verici olanlardan biri, 1859’da çarptığında telgraf kağıdını tam anlamıyla ateşe veren devasa bir güneş fırtınasıdır.

Son 150 yılda teknolojimiz büyük bir hızla gelişti, ancak bu aynı zamanda 1859’daki fırtınanın adı olan “Carrington Olayı” gibi başka bir olayda hasara karşı çok daha duyarlı olacağı anlamına da geliyor. Potansiyel hasara ilişkin tahminler trilyonlarca dolara kadar uzanıyor; eğer hasarı önceden hafifletmek için bir şeyler yapılmazsa tam ekonomik toparlanma on yıldan fazla zaman alacak.

Bu hazırlığın bir parçası olarak, Avrupa Uzay Ajansı (ESA), herhangi bir güneş fırtınası felaketinde ön saflarda yer alacak yeni uyduların operasyonel mürettebatından, bu simülasyonlardan birine odaklanan yakın tarihli bir basın bülteninde açıklandığı gibi, böyle bir olayı nasıl ele alacaklarını simüle etmelerini talep etmeye başladı.

Açık konuşmak gerekirse yapabilecekleri en iyi şey hasar kontrolüdür. Bir güneş fırtınasının doğrudan yolunda olması durumunda uydu için iyi bir sonuç yoktur. Umabileceği en fazla şey, atmosferi fırtınadan dolayı şişip uyduyu yavaşlatırken yörünge korumasını arttırmak için bu yakıtı kullanması nedeniyle olayı hala çalışır durumda ve amaçlanandan sadece biraz daha az yakıtla atlatmaktır.







Bu özel örnekte, Sentinel 1-D ekibi, şu anda 5 Kasım’da yapılması planlanan uzay aracının fırlatılmasının hemen ardından simüle edilmiş bir güneş fırtınasıyla uğraşmak zorunda kaldı. Sentinel 1-D, Dünya yüzeyini radarda izlemek ve güncel deniz ve kara koşullarını sağlamak için ESA’nın Copernicus Programının bir parçasıdır. Ekibinin geçmesi gereken simülasyon üç aşamada planlandı.

İlk olarak uydu, operasyon ekibine herhangi bir uyarı vermeden, ışık hızında hareket eden X45 sınıfı bir güneş patlamasıyla vuruldu. Bu parlama, 2003 yılında Cadılar Bayramı’nda yerdeki bazı insanların elektriğini kesen ve GPS doğruluğunu bozan, özellikle kutupların üzerinden uçan uçuşların yeniden yönlendirilmesine neden olan patlamayla kıyaslanabilir. Bu simüle edilmiş durumda, fırtınanın güneş patlaması kısmı GPS’yi bir kez daha devre dışı bırakarak Sentinel 1-D ekibinin bulundukları yeri bulmasını zorlaştırdı.

Güneş patlamasının gelmesinden birkaç dakika sonra uydu, ışık hızına yakın hızda hareket eden yüksek enerjili parçacıklarla bombardımana tutuldu. Güneş patlamasının ortaya çıkması bunun gerçekleşebileceğine dair bazı uyarılara izin verse de, elektronik bellek ve iletişim sistemleri gibi uyduların kritik parçalarındaki “bitleri” çevirme eğilimi gösteren bu parçacıklara karşı savunma yapmak zordur. Bu, sistemde kalıcı hasara neden olabilir ve devrenin bir kısmının kızartılmasına ilişkin hafızanın bozulmasına neden olabilir.

Ancak en büyük tehlike bu değil; parçacık fırtınasından yaklaşık 15-18 saat sonra, koronal kütle püskürmesinin toplu plazması gelecektir. Bu, Dünya’nın atmosferinin %400’e kadar şişmesine neden oldu ve yeni fırlatılan uydu için büyük bir sürtünme yarattı.

Ama aynı zamanda, bu ani artışla başa çıkmak için yeterli yakıtı olmayan, yakınındaki diğer tüm uydular için de kritik bir durum. Bu, Sentinel 1-D ekibi için bu yeni kaotik ortamda çarpışmalardan en iyi şekilde nasıl kaçınılacağına dair bir dizi seçenek yarattı. Bu çarpışmaların olasılıkları o kadar hızlı değişiyordu ki, bilinçli bir seçim yapmak zordu ve nelerden kaçınılacağına ya da neyin göz ardı edileceğine ilişkin her seçim, daha sonra olası diğer çarpışmalar üzerinde etkili olabilirdi.

Bu tür simülasyonlar, operasyonel ekibe bu seçimlerin ne olduğunu ve böyle bir senaryonun gerçekçi beklenen sonucunun ne olacağını ilk elden anlama şansı verir. Basın bülteninde Sentinel 1-D ekibinin simülasyon sonucunda nasıl bir performans gösterdiğine dair bir rapor yer almıyordu ancak yine de umabilecekleri en iyi şey hasarın azaltılmasıydı.

Simülasyon, ESA’nın Darmstadt, Almanya’daki görev kontrol merkezinde (ESOC) gerçekleştirildi ve ajansın uzay güvenliğine daha fazla odaklanmaya başlamasıyla birlikte, gelecekteki uydular için yakında standart uygulama haline gelecek olanı temsil ediyor. Diğer uzay odaklı kuruluşların da aynı ihtiyati yaklaşımı benimseyip izlemeyeceği, bir gün yörünge altyapımızın ne kadarının, bir gün gerçekleşmesi neredeyse kesin olan bir felaket olayından sağ kurtulabileceğini belirleyebilir.

Yorum yapın